Hepiniz bilirsiniz; savaş sanatında güce gerek olmadığı, kadın ya da zayıf herkesin teknikleri rahatça yapabileceğine dair bir söylem vardır. Ben şahsen bu düşünceye pek katılmıyorum çünkü uygulayacağınız fiziksel hareketlerin neredeyse tamamı belli oranda fiziksel güçle gerçekleştirebilir. Tabii ki burada kaba güçten bahsetmiyorum. Elbette ki gücü teknikle birlikte kullanmak gerekecektir. Ama “güce gerek yok” demek pek doğru bir ifade olmayabilir. Dolayısı ile ben söylemin şu şekilde yenilenmesini öneriyorum: Savaş sanatında güce ihtiyaç vardır. Ancak bu, kaba güç değil teknikle kullanılan güçtür. Bu sayede kadınlar ya da zayıf kişiler de rakipleri karşısında bir avantaj sağlayabilirler.
Yeri gelmişken, dövüş sanatında güce gerek olup olmadığını anlamak için basit bir test yapabiliriz aslında. Örneğin kadın öğrenciye, uygulayacağı herhangi bir teknik için bir saldırı simüle edin. Bu bir omuzdan tutuş olabilir mesela. Ancak saldırıyı olabildiğince sarsıcı ve sert yapmak gerekecektir. Çünkü bildiğiniz gibi, gerçek bir sokak saldırı bu şekilde olur. Bununla birlikte; özellikle simülasyonu öfkeli ve agresif bir psikoloji ile yapın ki savunmayı öğrenen kişi harekete geçmeden önce panik ya da korku psikolojisi yaşıyor mu yaşamıyor mu? Bu da önemlidir zira psikolojisi bozulan bir insan kendisini savunmakta sorun yaşar. Deyim yerinde ise; nutku tutulur; heyecandan (aşırı adrenalinden) kalbi durma noktasına gelebilir; dona kalabir ya da yine savunmada hiçbir işe yaramayacak öfke patlaması yaşayabilir
Bunlar olduğunda testin sonucunda şu görülecektir; kadın ya da zayıf kişi aşırı sert bir bedenin saldırısına uğradığında hiçbir tekniği uygulayamayacaktır…
Test demişken, fabrikadaki araç testlerini hatırlayın; otomobillerin dayanıklılık testlerini nasıl gerçekleştirdiklerini biliriz. Markalar, sorumluluk gereği araçları olabilecek en sert ve şiddetli çarpışmalar için hazırlarlar. Bir insanın hayatta kalabilmesi için teknik olarak donanımı maksimum düzeyde geliştirmeye çalışırlar. Yani testte işin kolayına kaçmazlar ve çarpışmalarda tolerans göstermezler.
Fakat biz kendini savunabilmeyi öğrenmek için gelen öğrenciye, tekniği uygulayabildiğine inansın diye hiç gerçekçi davranmıyoruz. Yani saldırıyı psiklojik ve fiziksel açıdan sokaktaki gibi simüle etmiyoruz…
Hal böyle olunca, öğrenci temelsiz bir özgüvenle kendini savunabileceğini düşünüyor ve saldırıya uğradığında hayal kırıklığına uğruyor…
Naci Kesener
SAVAS Bireysel Savunma Sistemleri