GERÇEKLİK VE FARKINDALIK

Realite, savaş sanatı terminolojisinde gerçek hayattaki mücadelenin psikolojik ve fiziksel şartlarına vurgu yapan bir ifadedir. Benim şahsen savaş sanatı eğitiminde en çok önemsediğim konu da bu. Çünkü kursiyerlere realite ile uyuşmayan bir eğitim verirsek bir saldırı ile karşı karşıya kaldıklarında kendilerini savunmakta güçlük çekeceklerdir. 

 

O yüzden ben, işe yarar bir savaş sanatı için eğitimdeki fiziksel simülasyonların Gerçek Durum Senaryoları (GDS) ve Gerçek Olay Psikolojisi (GOP) üzerinden çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü doğası tehlike ve şiddet içeren saldırılara karşı teknik ve psikolojik açıdan hazır olabilmenin benim bildiğim tek yolu bu. Eğer amaç gerçek savunmayı öğrenmekse tabii ki…

Peki biz genel olarak ne yapıyoruz? 

Bundan 10 yıl kadar önce, eğitimde savunma adına aslında sokakta hiçbir karşılığı olmayan bir takım figürasyonlar yapıldığını, “savaşta olan ilk şey bozulan düzendir” hakikatini anladığımda farkettim. O an yaşadığım duyguyu size nasıl anlatayım, bilemiyorum…O güne kadar eğitimlerde kursiyerlere düzenli ve belirli bir saldırı simüle ettiriyor, o saldırıya göre de savunma tekniklerinin nasıl olması gerektiğini anlatıyorduk. Algıdaki geleneksel eğitim modeli bu şekildeydi çünkü. Ancak bir gün aklıma şöyle bir soru sormak geldi: “Bu işte bir yanlışlık var sanki; çünkü sokakta kimse bu formlarla ve bu psikolojiyle saldırmaz.” Hemen öğrenci arkadaştan şunu rica ettim: “Acaba saldıryı daha agresifi, karambol ve öfkeli bir şekilde tekrarlayabilir misin?” 

Öyle de yaptı…

Ve ortaya ilginç bir sonuç çıktı. Öğrenci saldırdığında ben savunmaya girerken mesafe ve açılar tamamen bozuldu..Normalde sahip olduğumu sandığım zamanlama  becerim devreye giremedi. Çünkü şimdiye kadar tecrübe ettiğim saldırı simülasyonları alıştığım süratten çok daha hızlıydı. Ve oldukça da karmaşık. Sonuç olarak  ne fiziksel denge kaldı ne psikoloji! Savunma bu noktaya geldiğinde ben öğrencinin kolunu, bacağını yakaladığım gibi bir yerinden bükmeye çalıştım ama olmadı…Çünkü öfke ve saldırganlıktan dolayı adrenalin ve kortizol hormanları açığa çıkan rakibimin bedenini olduğundan çok daha ağır ve sert hissediyordum. Dolayısı ile hiçbir müdahale işe yaramıyordu. Bu tür koşullarda öyle bir uzvu bükebilmek, çekmek neredeyse pek mümkün olmayabiliyor. Vurmaya çalıştım, o da işe yaramadı; çünkü mesafe ve açılar karambolde sürekli bozulduğu için net ve açık hedef bulmak güçleşiyordu. Sonuç olarak rakiple yerde adeta birbirine dolanmış ip yumağına dönmüştük…

Oysa eskiden antrenmanda rakibimizin elindeki sopayı rahatlıkla alıyorduk. Yumruk geliyordu, kolaylıkla açı değiştirip rakibe karşı hamle yapıyorduk, veya arkasına dolanıp yere indiriveriyorduk. Veya yere düştüğümüzde “armbarı” yapabilecek şekilde kolunu yakalıyorduk. Oysa gerçekte kural dışı saldıran bir rakip size bu pozisyonu vermemek için her şeyi yapar… Kısacası biz kursiyere aslında realitede olması pek mümkün gözükmeyen  saldırı formalarına göre savunma öğretiyormuşuz. Yavaş ve düzgün olması zaten başlı başına bir sorun.

Antrenman sonrası anladım ki her şeyi sil baştan yapıp savunmada farklı bir yola  girmek gerekiyormuş. Bu yolun ne olduğunu da basit düşününce buldum: Sistemsizlik Sistemi. Sistemsizlik sisteminin ne olduğunu  kitabın ilerleyen bölümlerinden izah etmeye çalışacağım. Ancak konu geçtiği için çok kısa bir cümle ile ifade edeyim; sistemsizlik sistemi sokak kavgası mantığı ile hareket etmek değildir. Bu ilkesel bir anlayıştır. Bedeni teknik kullanma vardır ancak belli bir düzen, belli bir tarz ve şekil yoktur. Fiziği akışta denge, esneklik ve değişkenlik gibi evrensel prensipler üzerinden saldırının durumuna göre uygun formu üretecek şekilde kullanmaktır…Aslında sistemsizlik sistemi her duruma, her olasılığa açık olmak; eğitimi de bir sitile bağlı kalmaksızın gerçekleştirme sistemidir. “Hiçbir şey olmazsan her şey olursun!” Sistemimizin mottolarından biri de budur.

Kısacası artık bu konuda paradigma değişmeli, gerçek savunmayı ancak gerçek bir saldırıyı canlandırarak öğrenebileceğimizi anlamalıyız. “Saldırıyı canlandırmak” derken sadece işin fiziksel boyutundan bahsetmiyorum. GDS ile dövüşün psikolojik süreçleri de tecrübe edilmeli. Fakat ilginçtir, kimse eğitimde “rakip nasıl saldırır, koşullar bu hareketi yapabilmeme olanak tanır mı?” gibi soruları pek sormaz. Özetle; sağlam bir savunma için realistik eğitim modeli bir tercih değil zorunluluktur. Korkmayın, deneyin. Alışık olduğumuz tarz değişecekse bırakalım değişsin…

Farkına varmamız gereken şey(ler) kendi yarattığımız gerçeklik mi?

Savaş sanatı, zihnimizde yaratabileceğimiz saldırı gerçekliğini baştan engelleyen içsel bir savunma mekanizması olabilir mi? Olabilir ama bunu anlamanın ya da bu alternatif gerçekliği yaratmanın birinci koşulu da gerçek antrenman tecrübesidir. Yani mesele gerçekliği  fiziksel tecrübenin yardımı ile zihninde yaşatarak etkisiz hale getirme meselesidir.

Algı ve gerçeklik konusu üzerinden zihnin zaten kendi yarattığı gerçekliği yaşaması gibi teorik düşüncelerin üzerine ciddi bir zihinsel mesai harcadığımı düşünüyorum. Buna da hala devam ediyorum. Sorun şu ki; zihnimizin yaratacağı gerçekliğin ne olacağı konusunda hiçbir farkındalığımız yok. Hali hazırda olması da pek mümkün gözükmüyor gibi. Dolayısı ile şimdi veya uzak gelecekte kendimi savunmak durumunda kalacağım bir gerçekliği ve frekansı yarattığımdan haberim olmayabilir. Eğer ben/biz savaş sanatı çalışıyorsak, veya buna benzer bir takım içsel disiplinlerle ilgileniyorsak belki de içte kendimiz için gerçeklik yaratmayacak bir savunma mekanizması geliştiriyor da olabiliriz. Eğer bu savunmanın nasıl olması gerektiğini bilinçli farkındalıkla sorgular ve olması gerektiği gibi yaparsak, belki zihnimizde yaratabileceğimiz o saldırı gerçeğini henüz oluşmadan çözüyor olabiliriz. Bir bakıma buna olumlu veya olumsuz anlamda “yaşayacaklarının seçimini yapma” durumu da denilebilir. İşte savaş sanatında “realite” yani “gerçeklik yaratma algısı ve farkındalık” budur.

“Truth” yani hakikat, realitenin sorgulanmayan halidir. Yani realiteyi sorgulamazsanız, o sizin inandığınız koyu gerçeklik yani hakikat haline gelir. Dolayısı ile gerçeklik ile hakikat aslında aynı şeydir. Hakikat, gerçekliğin ötesinde aranacak özel bir şey değildir. Belki de hakikat hiçbir şeydir. 

Zihnin antrenmanı

İçe dönük pasif bir saldırganın (kendisine psikolojik şiddet uygulayan) meditasyona ihtiyacı vardır. Öfkeli bir saldırganın da öyle. Zihni terazi gibi dengede olanın ise zaten yoktur. Diğer ikisi meditasyonu dengeyi bulmak için yapar.  Bu meditasyon, zihnin bilmediğimiz o gerçeklik yaratma mekanizmasını başka bir boyuta taşıyarak seçimlerimiz üzerinde daha etkin ve kontrollü olmamızı sağlayabilir. Az önce, “savaş sanatını içsel ve fiziksel bir savunma mekanizması olarak kurgularken yaptığımız şey aslında kendi yarattığımız tuzakları baştan engelleyen bir önlem alma girişimi olabilir.”  dememin sebebi de bu zaten.

Naci Kesener

SAVAS Bireysel Savunma Sistemleri

#TürkSavaşSanatı

0 Paylaşımlar

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

X