EĞİTMENE NOTLAR
Fiziki mücadele sırasında Adrenalin, bir insanın bedeninin yüksek derecede sertleşmesine ve vücut ağırlığının da sanki 2-3 katına çıkmış gibi hissedilmesine neden olur. Böbrek üstü bezlerinden salgılanan bu hormon bildiğiniz gibi heyecan, panik, saldırı ve tehdit durumunda aktif hale gelir. Antrenmanda ise salgılanmaz. Çünkü antrenmanda, sokak psikolojisine göre düşünürsek, doğallık (aynı zamanda ruh da) yoktur. Dolayısı ile antrenmandaki partner nöradrenalin ve kortizol gibi diğer uyarıcı ve saldırganlaştırıcı kimyasallarla birlikte adrenalin yüklü olmadığı için ona karşı savunma yaparken -sokakta olacağı gibi aşırı- zorlanmayız.
Profesyonel eğitimlerin sert olması, doğallığı ve işin ruhunu olabildiğince yaratmaya çalışarak kursiyeri gerçek anlamda savunmaya hazır hale getirmek içindir. O yüzden normal insanlar, eğer antrenmanlar işin doğasına göre yapılmıyorsa savunmayı tam olarak kavramakta güçlük çekebilirler. Çünkü savunmanın bilgisi işin doğası gereği ancak ruh ve duygunun tesis edilemesi durumunda yani panik ve korkunun yaşanması halinde içselleştirilebilir.
Bu gerçeği, yani realitenin doğası ile antrenmanın doğası arasındaki farkı göz önünde bulundurmazsak, çalıştığımız tekniklerin işe yarayıp yaramadığı bilgisine de ulaşmamız pek mümkün olamayacaktır. Eğer bu gerçeği farketmez ve bir sorgulama yapmaz isek, zamanımızı çalıştığımız hareket ve teknikleri olası bir saldırı karşısında yapabileceğimizi sanarak geçiriyor olacağız.
Bence, “biz aslında savaş sanatının manevi ve felsefi yönü ile ilgileniyoruz” argümanını bir tarafa bırakmalı, eğitimde savaş sanatının hakkını vermeliyiz. Aksi halde kontrolümüzün dışında meydana gelen bir saldırı karşısında zor duruma düşmek kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir durumda ise, savaş sanatının felsefesi hiçbir işe yaramayacaktır. Size zarar vermek isteyen düşman muhtemelen felsefeden anlamayacaktır.
1- Düşman yaratmaya neden olan olumsuz duygu durumlarından kurtulmak diye bir şey söz konusu değildir. Ancak stratejik düşünerek yerine ve zamanına göre nasıl davranacağımızı planlayabilir ve böylece bir düşman yaratmadan da yaşayabiliriz. Fakat biyolojik olarak yüksek derecede korku fizyolojisi ile hayatta kalmaya programlı bir insan için bu o kadar kolay değildir. İnsan tehdit ve saldırı karşısında ani tepki vermek (savaş) ya da verememek (kaç) gibi basit davranış kalıpları sergileyecek şekilde evrimleşmiştir çünkü.
3-“Farkındalık” geçerli bir teoridir. İşe de yarar. Ancak sahip olduğumuz nörolojik mekanizmadan dolayı sürekli korku enerjisi yayan insan, tehlike ve saldırıyı deneyimleyecek frekansı yaratabilir. Böyle bir durumda rakibe felsefe ve farkındalık anlatamazsınız. Zaten anlatacak zamanınız da olmaz.
2- Savaş sanatında felsefe benim için ikinci planda gelir. Esasen birinci planı, yani işin fiziksel kısmını çözebilirsek ikinci plan yani maneviyat ve felsefe, eğitimin bir çıktısı olarak kendi kendine zihnimizden akacaktır. Bunu yapmadığımız taktirde ise felsefe teorik bir bilgiden öteye gitmez. Ben bunu istemiyorum. O yüzden ikinci planın aşkına birinci planı, “biz işin felsefesi ile ilgileniyoruz” demeden hakkıyla yaşamak istiyorum.
Naci Kesener
SAVAS Bireysel Savunma Sistemleri